TARİHÇESİ

Çiğ Köfte, Türk mutfağının özgün ve lezzetli bir mezesidir. Adından da anlaşılacağı gibi, içerisinde pişirilmemiş malzemeler kullanılarak hazırlanan bu özel lezzet, yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişe sahiptir.

Çiğ Köfte’nin tarihçesi, Antik Mezopotamya dönemine kadar gitmektedir. Bu dönemde, tahıl ürünleri ile sebzelerin yoğrulup özel baharatlarla karıştırılmasıyla elde edilen bir tür hamurun, enerji sağlamak amacıyla tüketildiği bilinmektedir. Zamanla, bu hamurun içine et yerine baharatlar eklenmeye başlanmış ve ortaya et içermeyen, tamamen bitkisel bir lezzet olan Çiğ Köfte çıkmıştır.

Türk mutfağında Çiğ Köfte’nin en eski izlerine, Orta Asya’nın göçebe Türk boylarında rastlanmaktadır. Göçebe yaşam tarzlarından dolayı etin saklanmasının zor olduğu dönemlerde, bu hafif ve dayanıklı yiyecekleri tüketerek enerji sağlamışlardır. Ancak, günümüzdeki Çiğ Köfte’nin bilinen tarif ve yapım şekli, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne aittir.

Çiğ Köfte, önceleri sadece özel günlerde tüketilen bir lezzet iken, zamanla günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Bugün, sokak lezzetleri arasında kendine sağlam bir yer bulan Çiğ Köfte, farklı yörelerde farklı isimlerle anılsa da, temel malzemesi ve lezzetiyle Türk mutfağının önemli bir unsuru olmuştur.

Geleneksel bir tarife bağlı kalarak yapılan Çiğ Köfte, bulgur, baharatlar, soğan, salça ve nar ekşisi gibi malzemelerin özenle karıştırılmasıyla elde edilir. Bu karışım, özel bir yoğurma tekniğiyle kıvam alır ve ardından marulların içine sarılarak veya lavaş ekmekle servis edilir.

Çiğ Köfte’nin tarihçesi, hem lezzeti hem de kültürel zenginliğiyle Türk mutfağının önemli bir parçasını oluşturarak günümüze kadar uzanmıştır. Bu geleneksel lezzet, hala birçok kişi için özel günlerin vazgeçilmezi olmanın yanı sıra, günlük hayatta da tercih edilen bir atıştırmalık olarak sofralarda yerini korumaktadır.